fil’i yazın
cunda’da okumak için yanıma almıştım bir sayfasını dahi çeviremeden kaybettim. kaybettiğime hayıflanmadım, iyimser bir ruh hali ile, fil’i bulanın carver’a benden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşündüm.
bir gün içimizden bir soru sorarız ve “cevabı geldiği an tanıyacağım” diye söz veririz kendimize. yolda yürürken işittiğimiz bir sözde, tesadüfen gördüğümüz bir kitabın kapağında, kanallar arasında zaplarken seslendirilen bir replikte, asansörde denk geldiğimiz küçük bir çocuğun bize sorduğu soruda -cevabı geldiği an tanıyacağım- ben de bir başkasının aradığı cevabı kaybetmiş olabilirdim.
bunun üzerine sonbaharda tekrar satın aldım ve iki kalın kitap arasına nefes olsun diye bu sefer fil’i sıkıştırdım. carver’ın daha önce katedral’ini okumuştum. bir yazarın medarı iftiharı kabul ettiği zihnini gözümüze sokmakta ihtiyatlı davrandığını biliyordum. o yüzden kısa öykülerden oluşan bu kitap bana tanıdık geldi.
carver şov yapmaz (bakın bakın ben neler yazabiliyorum) ya da didaktik olmaya da çalışmaz (sen bilmezsin şimdi canım benim şöyle bir durum da var) bir dalgınlık hali içinde başladıysanız okumaya hatta ilk okuduğunuz “kutular” öyküsüyse hemingway’e eşdeğer şöhrete sahip bu amerikalı yazarın zaman zaman anahtarı kilide sokmakta zorlandığını bile düşünebilirsiniz.
128 sayfalık kitapta fil dahil raymond carver’ın 7 adet kısa öyküsü bir araya getirilmiş. seyreltilmiş deneyimlerimiz üzerinden hayatla yatay ve dikey bağlantılar kuran yazar bu bağlantıyı sık dokumamış, arasında boşluklar bırakarak okurun o boşlukta duraklayıp hissedebileceği manalar yerleştirmiş.
öykülerindeki karakterlerin özel biri olduğunu düşünmemiz imkansız gibi bir şeydir; çocukça kararlar veren bir karakter uyumak için ılık süt içer, yaşanacaklara teslim olduğunun ilanı olarak sabahın köründe tırmıkla komşusunun bahçesini düzeltir, bir diğeri hayatını protesto edemeyeceğini anladığında rüyasında babasını görür, bir başkası haklı olduğunu kendine ispat etmek için karısının fotoğrafını çöpe atar, düşündüklerini henüz kendine bile itiraf edemeyen biri de kısa konuşur.
carver gümbürtü koparmadan somutluğun o insanlık dışı bataklığından yüksek gerçekliğimizi ortaya çıkarmaya niyet ederek yazmış iyi ki de yazmış.
benim de bir kitap bulmamın üzerinden rahat 5-6 yıl geçmiştir. eve dönen yolda, çöp konteynerının yanında, yerde duruyordu- çöpün yanına bırakmışlar evet: mark twain, adem’le havva’nın güncesi.
