bütün kış havuz suyundan içtiler. zamanla onlara kargalar da dahil oldu. karabatak gibi dalıp çıkıyorlar ve evet o ilaçlı suyu lıkır lıkır içiyorlar. kargalardan emin değilim ama martıların suyu filtre eden bir beze sahip oldukları için tuzlu suyu içebildiklerini okumuştum. gözlüksüz yüzersek gözümüze, çıkınca duş almazsak derimize görünür şekilde zarar veren ilaçlı suyu en azından martılar filtre edebiliyordur umarım ve kargaların da bilmediğim benzer bir özelliği vardır.
son bir yılı düşünürsek martılar ve kargalar havuz suyunu içtiği için üzülmek biraz lüks kaçıyor olabilir. insanlar olarak zor durumdayız, belki karga ve martılar bizim halimize daha çok endişeleniyordur.
bu hâl başta sağlık çalışanları olmak üzere bilfiil sahada olan türev sektör çalışanlarının psikolojilerini olumsuz etkiledi. bunun dışında sosyal hayatın içinde kontrollü şekilde kalan ikinci, üçüncü derecede bizler de zorlanıyoruz.
bi kere pandemi insanların üzerindeki yumuşak iletişim kabuğunu soydu. her gece özel kutusuna koyup anahtarıyla kilitleyip rafına kaldırdıkları travmalarını her sabah tersine çalışan bir ritüel ile rafından ceplerine indirerek hayata karışanlar bu şekilde şahtı şahbaz oldu.
arafta yaşam koşullarının kendini benzersiz ve o biçim biri olarak algılayan insanı daha da zorladığı kesin. karakter yerine konan ben de deli dolu bir turşucuğum temsili artık çalışmıyor . böyle anlarda sen hayatında hiç gerçek bir deli görmemişsin demek istiyorum ama inatla bu şekilde var olmaya, taktim etmeye duyulan ihtiyacı da anlıyorum. ben karşımdakini anladıkça karşımdaki haddini aşıyor.
bu arada evet hepimiz benzersiziz ve yaşadığımız her türden tecrübe ile çok özeliz. o kısımda bir sıkıntı yok. sadece bu özelliği ve güzelliği taşımakta zorlanıyoruz. nasıl sürdürülebilir ve bize yakışır şekilde taşıyacağımızı bilemiyoruz. çünkü iyi niyet aptallık, merhamet göstermek güçsüzlük, sessizlik eziklik olarak algılanıyor. ne pahasına olursa olsun kötülük bile olsa, dengesizlik bile, bir aşırılığı, gücü temsil ediyor olmamız gerektiğini sanıyoruz. yoksa bizi ne yaparlar ? bazıları da var ki normal biri gibi görünmek için ne kadar çok çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
bu dengesizliğimizi daha da çekilmez hale getiren ise haksızlığa uğradığımızı düşünmemiz. biz bu pandemi ile gelen maddi ve manevi eziyeti hak etmiyoruz o yüzden iyiden iyiye saçma birine dönüşmek hakkımız.
42 yaşındayım, 100 yıl içinde dünya denen bu tarlada iki tane dünya savaşı yaşandı. sadece 2. dünya savaşında 70 milyon kişi öldü. bu sırada 4 milyon yahudi vatandaşı sabun yapmaya kalktılar. dünya zaten berbat bir yerdi. sen de 2000’li yılların başında birkaç tane kredi kartı batırıp aynı anda 3 kredi çekebildin ve 15 dakikalığına ünlü olabildin diye bugün bu şartları bünyende böyle yorumluyorsun: g*ötüm gibi biri olarak
bu yaşımıza kadar her ne yaşamış olursak olalım neyin içinde kalırsak kalalım insanın kendisini taşıması, taşıyabilmesi en öncelikli sorumluluğu bence. nasıl yüzüme öksürmemeliysen zihinsel çöpüne de sahip çıkmasını becermen gerekiyor.
dengeli, tutarlı ve ölçülü insanlar ben de saygı uyandırıyorlar ve çok güzeller ama sen yine hazırladığın -ben var ya o biçim biriyim işte- temsiline yapıştın bırakmıyorsan bari biraz emek harca.
kaşığını yere fırlatman, yediğinde seni büyütmesi beklenen haşlanmış bezelyeni parmaklarının arasında ezmen ve aniden beliren huysuzluk krizlerinle kendini o biçim ifade eden bir yetişkinden ziyade bir bebeği andırıyorsun. in o mama sandalyesinden.
içe çekilmeyeceksek hayatın ortasında insanlarla iletişim halinde kalacaksak ve tuhaf biri olmak istiyorsak buna da hak ettiği özeni gösterelim o halde. layığı ile yapın şunu demek istiyorum. nereye bakmanız neyi okumanız dinlemeniz egzersiz etmeniz gerekiyorsa buna çalışın lütfen. Malebranche “Montaigne’in düşünceleri yanlış, ama güzel” demiş. Kimse sizden Montaigne olmanızı beklemiyor yalnız ortalıkta bir tuhaf ruh hallerinde dolaşacaksanız sizin için götün tekidir ama müthiş biridir diyelim.
utancımdan
yırtıcı bir hayvan
yarattım
çare ki
çağrılarını hiç beklemediğim
sözcükler
ruhuma
seve seve geldiler
gölgeler
korkak oldukları için